Boşanma evliliği sona erdiren sebeplerden biridir. Kanunda öngörülen bir sebebe dayanarak eşlerden birinin veya her ikisinin açacağı dava ile evlilik birliğine hâkim kararıyla son verilmesi olarak tanımlanabilir. Türkiye’de 2016 yılında 130.913 boşanma davası gerçekleşmiştir. Bu boşanmaların %40 ı evliliğin ilk 5 yılı içerisinde gerçekleşmiştir. Kadının aktif çalışma hayatının içinde yer alıp maddi güce kavuşması ve teknolojik gelişmelerle, medeni kanunların kadınlara ev işi yapıp çocuk bakma görevi yüklemekten vazgeçmeleri ile bu oran gittikçe artan bir grafik çizmektedir. TİK’e göre en çok boşanmanın gerçekleştiği il Antalya iken en azı Hakkâri’dir. Doğudan batıya doğru gelince bu oranlar artmaktadır.
Boşanmada bir takım ilkeler benimsenmiştir. Kusur, temelden sarsılma, irade, elverişsizlik, eylemli ayrılma gibi. Bu ilkeler doğrultusunda;
Kimler Boşanma Davası Açabilir?
Dava açma hakkı kural olarak kusurlu olmayan eşe verilmiştir. Ancak kusurun ileri sürülmesi hakkın kötüye kullanımını oluşturacaksa kusurlu eşin de dava açabileceği kabul edilmiştir. Ancak böyle bir kusur karinesinin bulunması her iki tarafında kusuru olmadan gerçekleştirilecek boşanmalarda tarafları birbirine kusur yüklemeye zorlar. Yinede TMK’da kusur ilkesine yer verilmiştir. Ayrıca maddi ve manevi tazminatların belirlenmesinde de kusur önemli bir etkendir. Eşlerin kusuru yoksa da evlilik birliği eşler için çekilmez hale geldiyse hakkaniyet gereği onlardan birlikte yaşamaları beklenemiyorsa evlilik birliğinin temelden sarsıldığı kabul edilir. Burada yine de kusur aranması aile kavramının esas amacına ters düşecektir. Çünkü aile toplumun temeli ise, aile ortamının sağlıklı olması gerekiyorsa, temelden sarsılan bir aile ortamını kusur bulunmadığı için korumak kamu çıkarlarıyla bağdaşmayacaktır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması haysiyetsiz hayat sürme ve akıl hastalığı sebeplerinde de kabul edilmiştir. Sarsılma durumunun tespitinde hâkim geniş bir takdir yetkisine sahiptir. Bu yetkiyi kullanırken her zaman dürüstlük kuralına uygun hareket etmekle yükümlüdür.Eşler kendi özgür iradeleri ile evlenir, kendi iradeleri ile boşanabilirler. İrade serbestisi TMK 166 da düzenlenen anlaşmalı boşanma halinin bir görüntüsüdür. Burada evliliğin temelden sarsıldığı karine olup eşlerin iradesi boşanma yönünde olduğundan boşanmaya karar verilecektir.
TMK’ da boşanma sebepleri özel ve genel sebepler olmak üzere 2 ye ayrılmaktadır. Doktrinse boşanmada nispi boşanma sebepleri ve mutlak boşanma sebepleri ayrımı yapmaktadır. Mutlak boşanma sebeplerinde kanundaki sebep ispat edildiğinde diğer eş için ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediği araştırılmaz. Nispi boşanma sebeplerindeyse her durumda eş için ortak hayatın çekilmez hale gelip gelmediği de araştırılmalıdır. Bu görüşe göre mutlak boşanma sebepleri; zina, hayata kast, pek kötü ve onur kırıcı davranış, terk, eşlerin anlaşması ve eylemli ayrılıktır. Nispi boşanma sebepleri ise haysiyetsiz hayat sürme ve suç işleme, akıl hastalığı, evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır. Bu ayrımı bir kenara bırakırsak özel ve genel boşanma sebeplerini taraflar birlikte ileri sürebilir. Bu durumda özel sebepler öncelik kazanır. Genel sebep evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır. Özel sebep sabit olmazsa genel sebebin varlığı araştırılacaktır. Özel sebepler;
ZİNA NEDENİYLE BOŞANMA
TMK 161 uyarınca zina; kusura dayanan, mutlak ve özel boşanma sebebidir. Mutlak olduğundan bu sebebin ayrıca evlilik birliğini temelden sarsması aranmayacaktır. Evlilik birliğinin devamında karşı cinsten biri ile isteyerek cinsel münasebette bulunulması zina olarak tanımlanacaktır. Bu tanıma göre zinadan söz edebilmek için evlilik birliği bulunmalı. Evlilikten önceki veya sonraki ilişkiler zina kapsamında değildir. Ayrılık, boşanma davalarının açıldığı sırada ya da gaiplik kararının kesinleşmemesi durumunda eşlerin sadakat yükümü devam ettiğinden kişilerin fiilleri zina oluştur. Flört, öpme, sarılma, mesajlaşma zina sayılmaz mutlaka cinsel ilişkinin gerçekleşmiş olması gerekir. Bu ilişkinin tek bir kez olması fiilin niteliğini etkilemeyecektir. Zina edenin kusurlu olması gerekir. Tecavüz gibi irade dışı durumlar zina sayılmayacaktır. Davalı zina ettiğini kabul etmeden boşanma davasını kabul edebilir. Bu durumda ‘anlaşmalı boşanma’ hükümleri uygulanır. Ayrıca genel sebebe dayanıldıysa zina ispatlanamıyorsa evlilik birliğinin temelden sarsıldığı sebebine de dayanılabilir. Zina sebebiyle boşanma davası açma hakkı eşin zinasının diğer eş tarafından öğrenilmesinden itibaren 6 ay ve her halde zina fiilinden itibaren 5 yıl geçmesiyle ve eşin affedilmesiyle düşer. Bu affın mutlaka eşin serbest iradesinin ürünü olması gerekir. Korkutma tehdit ya da hile ile açıklamamalıdır. Eşin davranışlarından af iradesinin açıkça ortaya koyulması gerekir. Af somut olaya göre araştırılmalıdır. Bazen aynı evi paylaşmaları affın gerçekleştiği anlamına gelmeyecektir. Yargıtay 2011 tarihli Konya’da gerçekleşen olayda bir kadının geceyi başka bir erkeğin evinde geçirmesini zina kabul etmiştir. Başka bir kararında bir erkeğin uzun süre eve alınmasını zina bakımından karine kabul etmiştir. İspat yükü davacıdadır. Zina TCK da suç olmaktan çıkartılmıştır.
HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ NEDENİYLE BOŞANMA
TMK 162 uyarınca Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış özel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Mutlak olduğu için ispatı halinde kusur aranmaz. Hayata kast öldürme niyetinin belli edilmesi veya öldürme neticesine elverişli fiillerde bulunulmasıdır. Öldürme serbest hareketli bir suç olup ölüm neticesine yönelik her türlü hareket bu suçun fiil unsurunu gerçekleştirebilir. Neticenin gerçekleşmemesi teşebbüstür. Hükümde boşanma kararına bu nedenle hükmedilebilmesi için teşebbüs aşamasında kalacaktır. Kesici delici aletle, silahla, ilaçla, taksirin varlığından bahsedilmemiş özel olarak kast aranmıştır. Öldürmeye yönelik tehditler doktrindeki genel görüşe göre hayata kast olarak nitelendirilmez. Pek fena muamele eşin vücut bütünlüğüne yöneltilen saldırılardır. Bu eziyet, aç bırakma, hapsetmek, dövmek gibi farklı biçimlerde ortaya çıkabilir. Onur kırıcı davranış ise eşe hakaret etmek veya küçük düşürmek amacıyla yapılan saldırılardır. Fiilin onur kırıcı olduğuna hâkim takdir eder. Madde de ciddi terimi yer aldığı için davranışların şaka, eleştiri boyutunda kalmaması gerekir. Yazıyla sözle yahut hareketle gerçekleşebilir. Yargıtay bir kararında boşanma davasının görülmesi sırasında kocasına ‘namussuz herif, alçak’ sözlerini ciddi onur kırıcı davranış olarak kabul etmiştir. Zina hükmündeki hak düşürücü süreler bu fıkrada da kabul edilmiştir.
SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME NEDENİYLE BOŞANMA
TMK 163 uyarınca küçük düşürücü suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme; nispi ve özel bir boşanma sebebidir. Nisbi olduğu için bu özel sebebin eş için evlilik birliğini çekilmez hale getirmesi gerekir. Burada önemli olan şeref namus kavramlarıyla bağdaşmayan fiillerin süreklilik taşıması gerekir. Bir kez yapılan davranış haysiyetsiz hayat sürme olarak kabul edilemez. Genelev patronluğu yapmak, kumarbazlık, sürekli aldatma fiilleri bu kapsama girecektir. Davacı evlendiği kişinin haysiyetsiz yaşam tarzını bilerek evlendiyse sonradan bunu boşanma davasına konu yapması dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edebilecektir. Bu davalarda hak düşürücü bir süre öngörülmemiştir her zaman açılabilir.
TERK NEDENİYLE BOŞANMA
TMK 164 uyarınca eşlerden birinin evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk etmesi veya haklı sebep olmaksızın ortak konuta dönmemesi mutlak ve özel bir boşanma sebebidir. Eşler ortak konutta oturup hiçbir iletişime geçmemiş olsalar bile terk ten bahsedilmez. Ortak konutu bırakmak özgür iradenin sonucu olmalı. Buna bağlı olarak ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk edilmiş sayılır. Maddede özel saik aranmaktadır. Buna göre bu terkin evlilik birliğinin yüklediği yükümlülükleri yerine getirmemek amacıyla işlenmiş olması gerekir. Askerliğin ifası, memuriyet nedeniyle tayinler, ceza mahkûmiyeti, ayrılık kararıyla ayrı yaşamaları terk sayılmaz. Terk fiilinden sonraki 4. Ayda mahkemeler aracılığıyla terk eden eşe 2 ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği aksi halde sonuçların terk eden eşe tebliğ edilmelidir. 2 ay geçtikten sonrada boşanma davası açılmalıdır. Terkten sonraki 6 aylık sürenin kesintisiz olması şartı bulunur. Aile hükümlerinin amacı evlilik birliğinin devamlılığının sağlanması olduğundan ihtar aile birliğine verilen son şanstır. İhtar istemi dilekçeyle mahkemeye sunulur. Görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir
AKIL HASTALIĞI NEDENİYLE BOŞANMA
TMK 165 uyarınca eşlerden birisinin Akıl hastalığı; diğer eş için çekilmez hale gelir ve bu hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenirse bu hastalık özel ve nispi boşanma sebebi olacaktır. Bunun için akıl hastalığının boşanma davası açılırken bulunması gerekir. Akıl hastalığının ortaya çıkma zamanı konusunda doktrinde çeşitli görüşler bulunur. Evlilik birliği kuruldu sırada var olan akıl hastalığı mutlak butlan sebebidir. Ancak evlilik sona erene kadar mevcut bir evliliğin hükümlerini doğurur. Sağlıklı eş akıl hastası eşle evliliğini sürdürmekte serbesttir. Şizofreni, paranoya gibi ruh hastalıkları akıl hastalığına örnektir. Kanunda numerus clauses olarak sayılmamış ancak hastalığın çare bulunmaz nitelikte olması aranmıştır. Akıl hastalığının diğer eş bakımından ortak hayatı çekilmez hale getirmesi gerekir. Saldırgan davranışlar, ayırt etme gücünün gidip gelmesi, normal bir insandan beklenmeyecek davranışlar sergilemesi çekilmezlik şartını sağlayacaktır. Çekilmezliği davacı ispat eder. Dava hakkı yalnızca sağlıklı eşe tanınmıştır. Boşanma davası açmak için hak düşürücü bir süre öngörülmemiştir.
EVLİLİK BİRLİĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI NEDENİYLE BOŞANMA
Boşanmanın genel sebepleri ise kanunda tek tek sayılmamıştır. Bu durumların önceden somut olarak belirlenmesi mümkün değildir. TMK 166 da nitelikleri ortaya konmuştur. Buna göre evlilik birliğinin ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenemeyecek derece temelden sarsılması, eşlerin birlikte dava açması, evlilik birliğinin fiilen kurulamaması genel boşanma sebepleridir.
1) Evlilik birliğinin temelden sarsılması; eşler arasında şiddetli bir geçimsizliğin olması ve bu durumun ortak yaşamı çekilmez hale getirmesi gerekir. Ağız kokusu, rıza dışı cinsel ilişki, aile sırlarının açıklanması gibi nedenler evlilik birliğini temelden sarsabilecektir. Bu nedenlerin tespitinde eşlerin sosyo ekonomik ve kültürel durumları, eğitimleri, yaşı, yaşadıkları çevrenin özellikleri gibi değerler göz önüne alınır. Ancak boşanma nedeni somut vakıalar değil evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır. Durumun eşlerden biri ya da ikisi için çekilmez hale geldiğini hâkim takdir edecektir. Bunu yaparken çocukların menfaatini, davalının affettirme çabalarını, söz konusu olayın gerçekleşme tarihi ile davacının rıza gösterme eğilimlerini dikkate almalıdır. İki tarafın da kusursuzluğu yada eşit kusur boşanmada etkili değildir.
2) Eşlerin boşanma konusunda anlaşmaları; eşlerin iradeleri ön plana çıkmaktadır. TMK 166/3 uyarınca evlilik en az 1 yıl sürmüş, eşler birlikte başvurmuş veya bir eş diğerinin davasını kabul etmiş olması halinde hâkim tarafları bizzat dinler, iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirir ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulur. Bu durumda anlaşmalı boşanma mümkündür. Hâkim tarafların ve çocukların menfaatini göz önünde tutar ve gerekli gördüğü değişikleri yapabilir. Bu değişiklikleri taraflar da kabul ettiğinde boşanmaya hükmedilir. Bu halde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz. Tarafların anlaşmasıyla gerçekleşen bu boşanma genel ve mutlak bir boşanma sebebidir. Tarafların boşanma anlaşması yapmaları karine olarak evlilik birliğini temelden sarsar. Kusur araştırmasına gitmenin yararı olmayacaktır. Anlaşmalı boşanma talebi ret edilirse taraflar sonradan yeniden anlaşarak boşanma talebinde bulunabilir. Başka nedene de dayanabilir.
3) Ortak hayatın yeniden kurulamaması; TMK 166/4 uyarınca boşanma sebeplerinden herhangi birisine dayanılarak açılan bir boşanma davası ret edilir, bu karar kesinleştikten 3 yıl geçmesine rağmen ortak hayat yeniden kurulamazsa eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilebilir. Bu 3 yıllık süre dava şartıdır. Dava şartları kamu düzeninden olup yargılamanın her aşamasında taraflar tarafından ileri sürülebileceği gibi hâkim tarafından resen dikkate alınacaktır. Önceki davanın açılma sebebi ya da kimin açtığı önemli değildir. Kanundaki şartlar bulunuyorsa halim boşanmaya karar vermek zorundadır.
Belirtilen nedenlerle boşanma davası açmaya hakkı olan eş dilerse boşanma dilerse ayrılık isteyebilir. Boşanma evliliği sona erdirir, ayrılık ortak hayatı tatil eden yenilik doğurucu haktır. Bu hak mahkemeler aracılığıyla kullanılır. Boşanma davası bozucu yenilik doğurucu bir hak. İki karar için de boşanma nedenlerinin bulunması şartı aranmıştır. Ancak anlaşmalı boşanma ve fiili ayrılık nedeniyle boşanma da karine evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması olduğundan ayrılık istenemez. Boşanma talep edilebilen bir davada hâkim hem boşanmaya hem ayrılığa karar verebilir. Dava yalnızca ayrılığa ilişkinse boşanmaya karar verilemez. Kanunda ayrılık süresi 3 yıla kadar mümkündür. Bu süre ayrılık kararının kesinleşmesiyle başlar. Sürenin uzunluğu hakkaniyete, sebebe göre belirlenir. Süre bitince ayrılık durumu kendiliğinden sona erer ve eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Boşanma ve ayrılık davasında yetkili mahkeme eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa 6 aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Aile mahkemesi görevlidir. Boşanma davası açma hakkı kişiye sıkı sıkıya bağlı hak. Dolayısıyla davanın tarafları eşler. Eşin ölümüyle dava hakkı mirasçıya geçmez. Ancak TMK 181 uyarınca boşanan eşler birbirlerinin bu sıfatla yasal mirasçısı olamaz ve boşanmadan önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları aksi tasarruflardan anlaşılmadıkça yitirirler. Boşanma davası devam ederken ölen eşin mirasçılarından birisinin davaya devam etmesi ve diğer eşin kusurunun ispatlanması halinde de ilk fıkra uygulanır.
Boşanma davasında hâkim delilleri serbestçe takdir eder. Davanın dayandığı olguların varlığına vicdanen kanaat getirmedikçe bunları ispatlanmış olarak saymaz. Burada kanuni değil vicdani delil sistemi getirilmiştir. Anlaşmalı boşanmada olayların ikrarı hâkimi bağlamaz. Hâkim ikrar edilen vakıayı araştırıp vicdanen kanaat getirmelidir. Boşanma davalarında yemin teklif edilemez. Taraflar isterse duruşmalar gizli yapılabilir.
Boşanma davasından eşlerin veya çocukların zarar görmemesi için geçici önlemleri hâkim resen alacaktır. Bu önlemler ihtiyati tedbir niteliğindedir. Kanunda tek tek neler olduğu sayılmamıştır. Ortak konutun tahsisi, bakım geçindirme yükümlülüğüne göre tedbir nafakası, çocukların bakımına katkı vs olabilir.
BOŞANMA DAVASININ SONUÇLARI
Boşanma kararının kesinleşmesiyle evlilik kesin olarak biter ve evlilik bağı kesilir. Dava sırasındaki ihtiyati tedbirler ortadan kalkar, evlilik birliğinden doğan haklar ve yükümlülükler son bulur. Evlenmeyle olan kayın hısımlığı boşanmadan sonra da devam eder ama yeni kayın hısımlığı oluşmaz. Boşanmayla eşler için bazı kişisel sonuçlar meydana gelmektedir. Bu kişisel sonuçlar;
1) Yeniden evlenme imkânının doğar. İstisnası kadınlarda 300 günlük evlenme yasağı süresi bulunur. Amaç soy bağının karışmasının engellenmesidir.
2) Kadın kocanın soyadını kaybeder, evlenmeden önceki soyadını alır.
3) Evlenmeyle kazanılan erginlik ve kayın hısımlığı korunur.
4) ‘Evli’ medeni hali değişir.
5) Evlenme ile kazanılan ‘vatandaşlık’ korunacaktır.
6) Boşanan eşler birbirinin yasal mirasçısı olamaz
7) Talebin ve gerekli şartların varlığı halinde tazminat ve yoksulluk nafakasına hükmedilir.
8) Eşlerin birbirinden alacakları konusunda evlilik birliği süresince zamanaşımı durmaktadır. Boşanma kararının kesinleşmesiyle bu süre kendiliğinden işlemeye devam eder.
9) Boşanan eşler aksi tasarruflardan anlaşılmadıkça ölüme bağlı tasarruflarla kendilerine sağlanan hakları kaybederler.
10) Maddi tazminat gündeme gelebilir. Bunun için öncelikle davacının mevcut ya da beklenen bir menfaati zedelenmiş olmalıdır. Boşanma sebeplerinde karşı taraf kusurlu olmalıdır. Davacı boşanmada kusursuz yada daha az kusurlu olmalıdır. Boşanma ile boşanma arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Bu tazminatın belirlenmesinde hâkimin takdir yetkisi bulunur. Hâkim hakkaniyeti, tarafların kusurlarını, eğitim ve sosyo ekonomik kültürel durumlarını, tazminatın sebepsiz zenginleşmeye neden olup olmadığını değerlendirir. Amaç her zaman zararın giderilmesi olmalıdır. Hâkim talep edilen tazminatın fazlasına hükmedemezken daha azına hükmedebilir. Bu tazminat toptan ve ya irat biçiminde ödenebilir. Taraflarda ödeme şeklini kararlaştırabileceklerdir.
11) Boşanmada kişilerin kişilik hakları da zarar görebilir. Boşanma sebepleri kişileri acı ve ıstıraba sürükleyebilir. Manevi tazminata hükmedebilmek için öncelikle boşanma kararının kesinleşmesi gerekir. Manevi tazminat talep eden tarafın kişilik hakkı boşanma nedeniyle ihlal edilmiş olmalıdır. Davalı boşanmada kusurlu olmalıdır. Uğranılan manevi zararla boşanmaya neden olan tarafın kusurlu davranışı arasında uygun illiyet bağı bulunmalıdır. Manevi zarara uğrayan taraf manevi zararını karşı tarafla anlaşarak ya da dava yoluyla karşı taraftan talep ederek giderebilir. Manevi zarar yönünde bir talep yoksa hâkim resen karar veremez. Manevi tazminat kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu için yalnızca hak sahibi ileri sürebilir. Miktarın belirlenmesinde hâkime takdir yetkisi verilmiştir. Boşanma sebebinin meydana gelişi, kusur, tarafların yaşı sosyo eko durumları, çevreleri ve hakkaniyet tazminatın belirlenmesinde göz önünde bulundurulur.
12) Yoksulluk ve iştirak nafakalara da şartları bulunduğu ölçüde hükmedilebilecektir.
Av. Halil İbrahim ÇELİK Merve ARABACI
Bir cevap
[…] yılı boşanma davası avukatlık ücreti olarak, anlaşmalı Boşanma Davası Ücreti 4700 TL, çekişmeli boşanma davası ücreti 6900 TL (6900 TL’den az olmamak kaydı ile maddi tazminat ve manevi tazminat […]