Hayat sigortaları 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1487. maddesinde tanımlanmıştır. Kanuna göre “Hayat sigortası ile sigortacı, belli bir prim karşılığında, sigorta ettirene veya onun belirlediği kişiye, sigortalının ölümü veya hayatta kalması hâlinde, sigorta bedelini ödemeyi üstlenir.”. Hayat sigortaları özellikle banka kredilerinde sıkça kullanılan bir sigorta türüdür. Kredi kullanan kişinin kullandığı kredi miktarınca bir teminat belirlenmekte ve yıllık azalan tutarlar doğrultusunda bir poliçe bedeli ortaya çıkmaktadır. Sigortalının ölümü ile riziko gerçekleşmekte ve hayat sigortası kredi bedelinin kalan tutarını kredi kullandıran bankaya ödeyerek sigorta ettirenin yani murisin borcunu ödemektedir.
Sigortanın Teminat Bedelini Ödemekten Kaçınması
Hayat sigortalarında sigorta ettiren poliçenin hazırlandığı tarihte sağlık durumu ile ilgili mevcut tüm riskleri sigorta şirketine bildirmelidir. Bu bildirimin yapılmaması yani sağlık bilgilerinin gizlenmesi halinde riziko gerçekleşirse sigorta şirketi teminat bedelini ödemekten kaçınabilir. Ancak burada kişinin bu sağlık problemini bilmesi ve bunu sigorta şirketinden gizlemesi gerekmektedir. Eğer bir gizleme yahut sigorta ettirenin durumu bilmemesi söz konusuysa sigorta şirketi teminat bedelini ödemekten kaçınamaz.
Bu tür bir yargılama sürecinde mahkeme öncelikle sigorta ettirenin ölümüne neden olan sağlık problemine ilişkin ilk teşhisin konduğu tarihi tespit etmelidir. Bu tarih poliçenin hazırlandığı günden sonraki bir tarih ise sigorta şirketi artık bu gerekçeye dayanarak teminat bedelini ödemekten imtina edemez.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2015/ 19089 E., 2018 / 10361 K., 08.11.2018 tarihli kararında;
“Davacı vekili, davacıların murisleri …’nin 14.03.2014 tarihinde vefat ettiğini, murisin 05.02.2014 tarihinde … şubesinden 5.000,00 TL miktarında tüketici kredisi çektiğini ve vefatı halinde kredinin teminatını teşkil etmesi için davalı şirkete hayat sigortası yaptırdığını, murisin 31.01.2014 tarihinde … Devlet Hastanesinde kendisine bel fıtığından dolayı ameliyat önerildiğini, bunu üzerine murisin 10.02.2014 tarihinde … .Hastanesine başvurduğunu, burada yapılan tetkiklerde kanser olduğunu öğrendiğini ve sonrasında 14.03.2014 tarihinde vefat ettiğini, murisin kredinin çekildiği tarihte kanser olduğunu bilmediğini, davacıların kredinin … teminatı dahilinde kapatılması için davalı şirkete başvurduğunu ancak taleplerinin reddedildiğini, bunun üzerine davacıların krediyi kapattıklarını belirterek davanın kabulüyle 4.934,27 TL’nin 13.08.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde, dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, MURİSİN POLİÇE TARİHİNDE TEŞHİS EDİLMİŞ KANSER RAHATSIZLIĞININ BULUNMAMASINA GÖRE, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA”
Şeklinde hüküm tesis etmiştir. Yüksek Mahkeme de aynı şekilde hayat sigortası poliçesinin imzalanmasından önce bir teşhis olup olmadığı hususunu irdelenmesi gereken ana çekişme olarak kabul etmektedir.
Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2016/ 19188 E., 2019 / 8143 K., 17.09.2019 tarihli bir kararında;
“Davacı vekili, davacıların murisi … ‘in 12.12.2013 tarihinde tüketici kredisi kullandığını ve … nolu … Sigorta Poliçesi düzenlendiğini, sigortalının 23.02.2014 tarihinde vefat ettiğini, davalı kuruma 28.02.2014 tarihinde başvurularına rağmen ödeme yapılmadığını davacıların murisinin kredi kullanım tarihi olan 12.12.2013 tarihinde kanser olduğunu bilmediğini ve kanser teşhisi konmadığını, sigorta şirketi tarafından kredi borcunun kapatılmaması üzerine davacılar tarafından 10.500,00 TL kredi borcunun kapatıldığını, sigorta şirketinin geçerli olan hayat sigortası kapsamında ödemesi gereken 10.500,00 TL’nin davalının temerrüde düştüğü tarihten işleyecek yasal faizi ile tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacıların murisi sigortalı … ‘nin sigorta öncesi kanser hastalığının bulunduğu ve bu hastalığa bağlı olarak vefat ettiğini, sigortalının sözleşmenin yapılması sırasında bildirmesi gereken hastalığını bildirmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre, davanın kabulü ile davalı sigorta şirketinden 10.500,00 TL’nin dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde bir usulsüzlük bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 537,25 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 17/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.”
Şeklinde bir hüküm tesis ederek tutarlı şekilde teşhisin yapıldığı tarihin önemine dikkat çekmiştir.
Bankanın Sigorta Şirketine Başvurmaması
Hayat sigortalarına ilişkin kredinin çekildiği banka ilk olarak sigorta şirketine müracaat etmek zorundadır. Bankanın sigorta şirketine müracaat etmeden doğrudan mirasçılara yönelmesi Yargıtay tarafından dürüstlük kuralına aykırı görülerek bozma sebebi yapılmıştır.
Yargıtay 13.Hukuk Dairesi 2016/ 18995 E., 2019 / 7916 K., 27.06.2019 K.T.
“Bu nedenle, rizikonun gerçekleşmesi halinde bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Banka lehtar konumunda olduğundan, sigorta şirketi bankaya karşı, tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü, sigorta poliçesini düzenleyen, bankanın kendisi veya yetkili acentesidir. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur.
Bu nedenle tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları ( halefleri ) hakkında takip yapabilmesinin veya dava açabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir. Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi, sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir. Medeni Kanun’un 2. maddesinde, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü düzenlenmiştir. Buna göre, tüm hukuki yollar davalı banka tarafından tüketilmeden mirasçıya karşı takip başlatılmış olması, dürüstlük kuralına uygun düşmemektedir. Mahkemece, bu husus gözetilerek davacının bireysel kredi yönünden davasının kabulü gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bozulmasını gerektirir.”
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Yüksek Mahkeme kararları ile görüleceği üzere, kredi hayat sigortaları, banka kredileri ile ilgili bağlı sigortalar olarak 6502 sayılı Tüketici Kanunu’nda özel olarak düzenlenmiştir. Yine 13.05.2015 tarihli ve 29294 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Bireysel Kredilerle Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği’nin de bu yasa kapsamında düzenlenmiş olmasını dikkate alınarak, “tüketicinin korunması” ilkesi çerçevesinde, Tüketici Mahkemeleri veya bu sıfatla Asliye Hukuk Mahkemeleri yargı yeri olarak belirlenmelidir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 15. Maddesinde hayat sigortalarından kaynaklanan davalarda kesin yetki olduğunu belirtmiştir. Bu maddeye göre sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.
Konu İle İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/ 2058 E., 2016 / 5048 K., 03.05.2016 K.T.
“Dava, hayat sigortasından kaynaklanan vefat tazminatının tahsili, ödenen kredi tutarlarının geri ödenmesi ve maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir… Tüketici Mahkemesince sigorta sözleşmesinden doğan davalarda HMK’nın 15. maddesi gereğince kesin yetki kuralı bulunduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir…. Tüketici Mahkemesince ise davacıların yerleşim yerinin … olduğu gerekçesiyle karşı yetkisizlik kararı verilmiştir. HMK’nın 15/2. maddesinde “(2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2017/198 E., 2017 / 5526 K., 16.05.2017 K.T.
“Dava, hayat sigortası sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun geçici 73. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” ifadesi ile tüketici mahkemelerinin görev alanı tüketici işlemleri ile sınırlandırılmıştır. Aynı yasanın 3/l maddesinde ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, …, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem, tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır.
Somut olayda; davacılar miras bırakanının tüketici olduğu ve davalı … şirketi ile arasındaki hayat sigortası sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunulduğunun anlaşılmasına göre, davanın açıldığı 09.03.2016 tarihi itibari ile davanın Tüketici Mahkemesinin görev alanına girdiği konusunda bir tereddüt bulunmamaktadır.
Bu durumda, mahkemece yanlış değerlendirme ile Tüketici Mahkemesinin görevli bulunmadığının kabulü ile görevsizlik kararı verilmesi doğru görülmemiş olup bu husus bozma sebebi yapılmıştır.”
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 2014/ 15174 E., 2014 / 11892 K., 16.09.2014 K.T.
“Davacılar vekili, davacıların murisi …’in … Vakıflar Bankasından sabit faizli konut kredisi aldığını, konut kredisi sözleşmesi imzalanırken bankanın önerisi ile hayat sigorta poliçesi imzalandığını, murisin ölümü üzerine 42.000,00 TL sigorta teminati istenmesine rağmen talep red edildiğinden konut kredisi borcunun bir kısmının hayat sigorta teminatı ile ödenmesini talep etmiştir.
Davalı Sigorta şirketi vekili, yetkili mahkemenin …Asliye Ticaret mahkemesi olduğunu ve davacılarının murisinin günde 15 tane sigara içtiğini ve sağlıklı olduğunu belirtmesine rağmen, sağlık durumu raporunda günde 3 paket sigara içtiğinin öğrenildiğini, gerçeğe aykırı beyanda bulunduğundan haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun 10.madesinde tanımlanan Tüketici Kredisinden kaynaklanan Hayat sigortası vefat tazminatı alacağı ve Hayat Sigorta Poliçesindeki taahüdün yerine getirilmesi istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında imzalanan Konut Kredisi sözleşmesinin 38.maddesinde de Tüketici Kanununa atıf yapıldığından bahisle mahkeminin görevsizliğine, dosyanın görevli … Tüketici Mahkemisine gönderilmesine karar vermiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde ve değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanunun uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 25,20 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 16.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.”